La MezquitaMezquita CatedralThe Great Mosque of CordobaCordoba KatedraliCami Katedral veya bizim en iyi bildiğimiz ismiyle Kurtuba Camii 1000 yılı bulan geçmişi ile en önemli İslam eserlerinden biri. Bu camiyi önemli yapan bir başka detay ise 24 bin metrekarelik yerleşimi ve 856 sütunu ile sadece dünyadaki en büyük cami olması değil aynı zamanda en büyük ibadethane olması. Endülüs’teki en önemli duraklardan biri olan Kurtuba Camii bugün dünyanın her yerinden ve her inançtan turisti bütün görkemiyle kendine çekiyor.

Cordoba şehrinin de simgesi olan bu camiyi anlatacağım yazının sizlere sade ancak aynı zamanda tüm önemli bilgileri içeren bir rehber olmasını umut ediyorum.

aslında ilk başta bir Romatapınağı iken Vizigotlar tarafından St. Vincent Kilisesi’ne dönüştürülüyor. Kanıt olmasa da genel inanışa göre 700’lü yılların başında Vizigotlar ve Müslümanlar bu kiliseyi ortaklaşa kullanıyor, herkes kendi inancına göre ibadet ediyormuş. Büyük değişiklikler M.S 785 yılında Emir Abdülrahman ile başlamış ve yapı camiye çevrilmiş.

O dönemde Cordoba da Avrupa’daki en önemli ve zengin şehirlerden biriymiş ve bunun etkileri hem gündelik hayata hem de caminin tarihine yansımış. Başlangıçta tüm Cordoba halkının birlikte ibadet etmesini sağlayabilecek büyüklükteyken, şehir büyüdükçe ve nüfus arttıkça Kurtuba Camii de büyütülmüş. Sonuçta her dönemde halkın tamamının ibadet edebileceği büyüklüğünü korumayı başarmış. Bu değişikliklerin ve büyütmenin çoğunluğu ise 10. Yüzyılda 2. Al-Hakim ve Al-Mansur isimli krallar tarafından gerçekleştirilmiş. Bu dönemde yapılan en önemli eklemeler ise;

·         961 ile 966 yılları arasında yeni bir minare eklenmesi (Kral 3. Abdulrahman)

·         987 yılında narenciye ağaçlarıyla dikkat çeken devasa bir bahçe eklenmesi (Kral Al-Mansur)

Bölgede Katolik Egemenliği başladığında ise cami kiliseye dönüştürülmüş. İçerisine bir koro alanı yapmak gibi en önemli değişikliklerin çoğunluğu da o dönemde yapılmış. İç mimarisi Gotik tarzın en güzel örneklerinden olan cami 16. yüzyılda yapılan bazı değişikliklerle Rönesans etkileri taşımaya başlamışken ardından Barok dönem etkileri görülmüş. Sonuçta ortaya bugün gördüğümüz her köşesi farklı tarzda ama -dönemin yetenekli mimarları sağ olsun- birbiriyle son derece uyumu bir eser ortaya çıkmış.

İçerisinde kilise de bulunan Kurtuba Camii muazzam bir dikdörtgen yapısıyla dikkat çekiyor. Bahçesi ve iç bölümü olarak ikiye ayrılan caminin içinde İslam ve Hristiyanlık dönemlerine ait sayısız eser var. Bunlardan bazıları Damien De Castro’nun Saint Raphael heykeliPedro Duque Cornejo’nun koro bölmesindeki oyma işçiliği, Pablo de Cespedes’in Kutsal Yemek resmi, Pedro de Cordoba’nın The Incernacion resmi ve daha binlercesi. Sanat eserleri dışında yapının sadece kendisi bile görülmeye değer.

1.    Perdono Kapısı

2.    Decani Kapısı

3.    Santo Stefano Kapısı

4.    San Michele Kapısı

5.    Santa Caterina Kapısı

6.    Palme Kapısı

7.    Aranci Bahçesi

8.    Manastır

9.    Kral 1.Abdulrahman tarafından yaptırılan bölüm

10.           Kral 2.Abdulrahman tarafından eklenen bölüm

11.           Kral 2.Hakam tarafından eklenen bölüm

12.           San Vicente Müzesi

13.           Mihrap

14.           Santa Teresa Şapeli

15.           Kral Al Mansur tarafından eklenen bölüm

16.           Maggiore Şapeli

17.           Seyir ve ibadet bölümü

18.           Koro için ayrılan bölüm

19.           San Paolo Şapeli

20.           Kraliyet Şapeli

21.           Villaviciosa Şapeli

22.           Sagrario Kilisesi

Kurtuba Camii girişinde gezginleri portakal ağaçları, çeşmeler ve yürüyüş yollarıyla dolu geniş bir bahçe karşılıyor. Batı duvarının ortasında yer alan geniş minare de burada görebilecekleriniz arasında. Ki aslında Katolik dönemde çan kulesine dönüştürülen minareye çıkmaya da izin veriliyor. Bu bölümden de sütunlu salona giriliyor.

Aslında Kurtuba Camii içindeki her yerde sütunlar var. Başta da söylemiştim sayısı 800’den fazla. Sütunlar pek çok resimde görmüş olabileceğiniz gibi caminin simgesi aynı zamanda. Çoğunluğunun Vizigotlar zamanından kalma olduğu düşünülen sütunlara Araplar ve sonrasında Katolikler de eklemeler yapmış ve yapı bugünkü halini almış.