Kişisel gelişim deyince ilk aklımıza gelen “beşikten mezara kadar eğitim” gelmeli bence. İnsanoğlu dünyaya gelenden sonra, çevresinde olup bitenleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. Bu anlama ve anlamlandırma sürecinde sadece kendi kendine öğrendikleri yeterli olmaz. Diğer insanların tecrübe ve bilgilerinden kısa yollardan faydalanır.
Kişisel Gelişim Nedir?
Bazı insanlar kişisel gelişim konusunda kendini sürekli yenilerler. Kişisel gelişim, olduğundan daha iyi olmak, yeni bilgi-beceriler edinmek için gelişime açık olmaktır. Çağın şartlarına ayak uydurabilmek için insanların kendilerini sürekli yenileme ve geliştirme için büyük bir çaba içinde olması gerekir. Eskiden “ köyümüzde Oxford vardı da biz mi okumadık?” bahanesine sığınılabilirdi. Ancak günümüzde böyle bahanelere asla sığınılamaz. Çünkü Oxford artık köyümüzde değil, bir tık uzağımızdadır.
Kişisel Gelişim Nasıl Sağlanabilir?
Günümüz koşullarında kişisel gelişim göstermek isteyen insanlar kitaplara basılı ya da online olarak ulaşabilmektedir. Ayrıca enstitü ve üniversitelerin sürekli olarak, ücretsiz bir şekilde sunduğu eğitimlere oturdukları yerden, evinin konforunda, çayını yudumlayarak, istediğinde eğitimciye sorularını yönelterek katılabilmektedir.
Günümüzün birçok imkanı varken, tembellik ve vurdumduymazlık yapıp çağın imkan ve şartlarından faydalanmamak olmaz elbette. Kitaplara ulaşmak artık çok kolaydır. Kitapları satın alabiliriz, kütüphanelerden ödünç alabiliriz, online olarak bilgisayarımıza bedava olarak indirip okuyabiliriz.
Çeşitli konferans, seminer ve kurslara katılarak kendimizi geliştirebiliriz. Konferans, seminer ve kurslara masrafsız bir şekilde ve zaman kaybı olmadan da ulaşabiliriz. Bize sunulan bir kursun seçimini kendimiz yapabiliriz. İstediğimiz kursların video ve ders notları sayesinde, girmiş olduğumuz kursları zamanla tekrar edip, aldığımız eğitimden daha iyi faydalanabiliriz.
Eğer bahaneci birisiysek ya da tembel bir kişiliğe sahipsek, kendimizi gelişime kapatmışsak ne kadar imkan olursa olsun, imkanlar ayağımıza gelirse gelsin, bu imkanlara sırt döneriz. Çevremizdeki insanlara imkanlar doğrultusunda fark atabileceğimiz yerde, çevremizdeki insanlardan fark yeriz. İnsanlarla aramızda gelişmişlik mesafesi artar, birbirimize ayak uyduramaz hale geliriz. Bu da toplumsal barışı büyük oranda bozmaktadır. Toplumda kendini ifade edemeyen kişilerden, anlatılanları bir türlü anlayamayan ya da anlamlandıramayan kişilere kadar cahil insanlarla karşılaşırız. Biliyoruz ki “deveye hendek atlatmak, cahile söz anlatmaktan daha kolaydır.”
Kendimizin, toplumumuzun daha ileri bir seviyeye yükselmesi için bol bol kitap okumalıyız, refah seviyemizi yükseltebilmek için, sürekli ama sürekli kendimizi geliştirmeli, yenilemeli ve formatlandırmalıyız.
Dünyaya küsmek, çevremize sırt dönmek, kör kadercilik anlayışına kapılmamak için mutlaka kendimizi geliştirmeliyiz. Gerek iş hayatımız için gerekse normal yaşam şartlarımız için nezaket kurallarını öğrenmeli, birbirimizi daha çok hoş görmeliyiz. Eğitim seviyesini sürekli tavana çıkarmanın yolunu araştırmalıyız.
İnsanoğlu hiçbir zaman sabit kalamamaktadır. Ya sürekli kendini geliştirip yenileyerek ileri ya da işi cehalete vurup gerilemek zorundadır. İlerleyen, kendilerini geliştiren toplumlar dünyaya yön çizerken, geri kalan toplumlar başkalarına av olmaya mahkumdur.
İnsanların daha sağlıklı, daha huzurlu ve daha dinamik olabilmesi için, “ beşikten mezara kadar eğitim” sözünü asla unutmaması, bu sözü kulağına küpe etmesi gerekmektedir.
İnsanların kulaktan duyma, basit bilgiler yerine araştırarak sağlıklı karar verebilmesi için araştırma yapması, kendisini geliştirmesi gerekmektedir. Esasında bu kural bütün canlılarda mevcuttur. Hayvanlar ve bitkiler kendilerine verilen özel bir yaratılış gücü ile gelişimini içgüdüsel olarak yaparlar. İnsanlar yaşayacakları evi, evin yapılışını öğrenerek yaparlar ama kuşlar yaşayacakları yuvayı bir ustadan öğrenmeden, yuvasını küçücük taşlardan ve atıklardan yapmaktadırlar. Bal arısı çiçekten bal üretirken insanoğlu ancak reçel üretebilmektedir.
İnsanoğluna yüce yaratıcı akıl vermiş ve onu yeryüzünün halifesi ilan etmiştir. Maalesef insan aklını yeterince kullanamamaktadır. Beyninin sağ ve sol lobunu birlikte kullanmayı başaramamakta ancak beyninin oldukça küçük bir bölümünü kullanabilmektedir. Bunun tek nedeni ilgisizlik ve kendini yenilememekten kaynaklanmaktadır.
Eğitimli insanlar ile eğitimden uzak duran insanlar arasında dağlar kadar fark vardır. Her geçen gün de bu fark artmaktadır. Aradaki korkunç uçurum insanların birbirini anlayamama sorununu doğurmaktadır. Bu durum toplumsal barışı zedelemekte ve baltalamaktadır.
Eğitimli insan tatlı dilli olurken, eğitimsiz insanlar ise kaba, kırıcı, kavgacı vb. olabilmektedir.
Oysa kitabımız Kuran’ı Kerim’in ilk emri okudur. Her nedense insanımız maalesef dindar olduğunu, Müslüman olduğunu belirtir ama her nedense yüce kitabımızın oku emrine uymamaktadır.
Peygamber efendimiz “ilim Çin’de de olsa alınız.” Demiştir fakat bizler bir ürünü kullanıp kullanmayacağımıza “gavur icadı” olup olmamasına göre karar vermeye çalışıyoruz.
Hz. Ali “bana bir harf öğretenin kölesi olurum” derken günümüz insanı her nedense kendisine bedava olarak sunulan eğitimlerden uzak durmaktadır. Hatta kendi eğitimi için hizmet alabileceği neredeyse kendisine köle olabilen, eğitimcilerden köşe bucak kaçmaya çalışmaktadır.
Ulu önder Atatürk “ öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Diyerek öğretmenleri birer insan sanatçısı ilan etmiştir. Ancak bu insan sanatçıları her nedense her fırsatta itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Oysa kendilerini itibarsızlaştırmaya çalışanlar da bu sanatçıların elinden şekillenmişlerdir. Ama ne yazık ki bunları bir vefa borcu olarak görmekten uzaklaşmışlardır. Tam tersi yedikleri kaba pislemeye başlamışlardır.
O zaman ne olursa olsun her birey kendi kişisel gelişimini tamamlamalı ya da kişisel gelişim çeşitli yollardan her bireye sunulmalıdır.