Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika’nın en güney ucunda bulunan ve yıllarca İngiliz sömürgesi altında kalmış bir ülkedir. Portekizli kaşif  ‘’Bartolomeu Dias’’ Güney Afrika’ya ayak basan ilk Avrupalı olarak bilinse de, aslında Güney Afrika’ya ilk yerleşimin kapısını açan kişi, 1652 yılında ‘’Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’’ adına Cape Town’a bir lojistik üstü kuran Hollandalı Jan van Riebeeck’tir. Bölge, 1795’te İngiltere’nin himayesine girmiş ve daha sonraki yıllarda, elmas ve altın rezervlerinin bulunması ile göç almaya ve gelişmeye başlamıştır.

 

1. ve 2. Boer savaşları ile başlayan bağımsızlık mücadelesi, ülkenin 1961 yılında İngilizlerden yani Kraliçe Elizabeth II’den ayrılması ile bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Çok ufak bir azınlık olmalarına rağmen beyazlar, Güney Afrika’da çok yüksek hak ve standartlara sahip iken, siyahlar 2.sınıf vatandaş olarak görülmüşlerdir. 1974’de imzalanan ’Mahlabatini Deklerasyonu’’, beyaz ve siyahlar arasındaki eşitsizliğe karşı hazırlanan ilk kanundur. Fakat siyahların tam olarak haklarını geri kazanması Nelson Mandela’nın çabaları sonucunda gerçekleşmiştir. Bugün Güney Afrika, Cumhuriyet rejimi ve başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Siyahlar ile beyazlar arasında yazılı kanunlarda bir eşitsizlik olmasa da psikolojik ayrımcılık hala devam etmektedir.Güney Afrika gezimizi 2009 yazında, Dünya Kupasından önce gerçekleştirdik. Bugünlerde duyduklarıma göre Cape Town ve özellikle diğer büyük şehirler dünya kupasından sonra çok gelişmişler. Cape Town kesinlikle dünyada gördüğüm en güzel şehirlerden bir tanesi. Daha da gelişmiş son halini tekrar görmek dileği ile yazıma başlıyorum.


 

THY’nin Johannesburg duraklamalı yaklaşık 12 saatlik Cape Town uçusundan sonra Cape Town Uluslararası havalimanına tekerlek koyduk. Bir taksiye atlayıp şehrin en işlek ve turistik bölgesi olan V&A (Victoria and Alfred) Waterfront’adoğru yola çıktık. ‘’V&A Waterfront’’ şehrin aynı zamanda ana limanı. İçinde çok sayıda restoran, café, bar, otel, müze ve Victoria Wharf adında büyük bir alışveriş merkezi bulunmaktadır. Buranın yanında Two Oceans Akvaryumuve Chavonnes Top müzesi de bu bölgede bulunur. Akvaryum, yeni açılan İstanbul Akvaryum’dan büyük olmasa da Güney Afrika’ya özel deniz canlılarını görebilmeniz için tavsiye edebileceğim bir yer.


Cape Town’da yapılacak şeyler kesinlikle V&A Waterfront ile sınırlı değil. Downtown, Masa Dağı (Table Mountain), Bo-Kaap, Camps Bay, ve Cape of Good Hope (Ümit Burnu)tavsiye edebileceğim diğer bölgeler. Bizim de yaptığımız gibi, yapılacak en mantıklı şey, V&A Waterfront’ta bir taksici ile anlaşmanız ve tüm Cape Town’u ve Ümit Burnu’nu onunla gezmeniz. Pazarlık ederek uygun fiyata iyi, bilgili bir şöför ve yeni bir taksi bulabilirsiniz. Bu konuda otelinize de danışabilirsiniz. Cape Town’ın şehir merkezine yapacağınız bir yolculuk, size şehrin mimarisi, ekonomisi ve kültürü ile ilgili ipuçları verecektir. Şehir merkezinde görmeniz gereken diğer yerler arasında Cape Town Kale’sini de (Castle of Good Hope) dahil edebilirsiniz. Kale gezinizin ardından rengarenk evleri ile ünlü Müslüman Mahallesi Bo-Kaap’tafotoğraf çekebilir, ardından da akşamüstü günbatımına yakın bir zamanda Masa Dağı’na harika bir teleferik yolculuğu ile tırmanabilirsiniz. Bu sayede güneşin batışını, muhteşem Cape Town manzarası eşliğinde izleyebilirsiniz. Masa Dağı, dümdüz tepesi sebebiyle bu adı almış ve 1084 m yüksekliğinde olmasına karşın manzarası muhteşem. Masa Dağı’nın dışında Cape Town’un Devil’s Peak ve Lion’s Head adında iki adet ünlü tepesi daha var. Akşamları ise gece hayatının renkli olduğu bar ve clubların bulunduğu Champs Bay’e gidip vakit geçirebilirsiniz.

Cape Town’a gelmişken görmeniz gereken en önemli yer ise Ümit Burnu (Cape of Good Hope). Afrika kıtasının en güney ucu olarak bilinse de, teknik olarak en güney ucu aslında Cape Agulhas’tır. Cape Agulhas, sivri olmadığı için denizden bakıldığında bir uç olarak algılanmaz. Fakat Ümit Burnu denize doğru uzanan bir burun olduğundan en ünlüsüdür ve deniz seviyesinde bir noktadır. Buraya geldiğinizde ayrıca Cape Point olarak adlandırılan, kayalıkların üzerine kurulmuş deniz fenerinin de olduğu noktaya çıkmanızı tavsiye ederim. Buradan Büyük Okyanus (Atlantik) ve Hint Okyanusun’un birleştiği suları izleyebilir, şansınız varsa dev balinaları da görebilirsiniz. Dönüş yolunda dünyaca ünlü şarap bağları ve çiftliklerinin olduğu yollardan geçip çelimsiz! Afrika penguenini görebileceğiniz donanma şehri Simon’s Town’daki ‘’Boulders Plajına’’ uğrayabilirsiniz. Aynı zamanda Jackass Penguin olarak adlandırılan bu komik hayvanların yüzlercesini bu sahilde görebilirsiniz. Buraya gelirken yolda babunlara rastlarsanız sakın camınızı açıp onları beslemeye çalışmayın. Babunlar çok agresif ve saldırgan maymunlar olup, turistlerin çantalarını ve arabalarını yağmalamaları ile ünlüdürler. Bizim gözümüzün önünde bir arabanın içine girdiler ve turistlerin ilaçları dahil her şeyi yağmalayıp mideye indirdiler.