Assos Antik Kenti’nin zirvesinde, Ege Denizi, Midilli ve Edremit Körfez’ine hakim bir konumda olan Athena Tapınağı, aynı zamanda pitoresk bir eser özelliğine sahiptir. Yani, Assos denildiğinde en fazla fotoğraflanan görüntü, bu tapınak veya çevresine aittir.

Kendisine özgü birçok ayrıcalık taşıyan Assos Athena Tapınağı, mimari olarak Dor düzeninde inşa edilmiş olmasına rağmen, İyonik özelliklere de sahip bulunan Anadoludaki tek tapınaktır. Tapınak sütunları dor düzeninde olsalar da,  Architravında ( sütunların üzerinde bulunan yatay kısım) yer alan friz, (Frizler İon düzeninde bulunur, üst yapının kabartmalı ya da bezemeli orta bölümüdür) Dor nizamlı olan bu tapınakta bezemeli olarak karşımıza çıkar. Dor düzeninde kullanılan metop (baştaban üzerinde yer alan kabartmalı veya kabartmasız, kare veya dikdörtgen şeklindeki taş levhalar)  ve triglyph (metoplar arasında yer alan üçlü dikey unsur) bu tapınakta mevcut olup, değişik mitolojik hikayelerle bezenmiştir. Bugün bunlardan küçük bir bölüm İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin Assos salonunda sergilenmektedir. Kabartmaların diğer bölümleri ise, Louvre ve Boston Müzelerindedir. Frizde Herakles – Kentauroslar mücadelesi, şölen sahnesi, geyik, aslan, sphinks gibi hayvan kabartmaları  işlenmiştir.

Tapınağın inşa tarihinin; M.Ö.530  olduğu   tahmin edilmektedir. Bulunduğu yer özenle seçilmiş, surların yapımından sonra,  her tarafa hakim bir noktada kurularak, Baştanrı Zeus’un sevgili kızı Athena’ya ithaf edilmiştir. Tapınağın Athena’ya ithaf edilmesi, Batı Anadolu’da yerleşmiş bir gelenekti ve Assos haricinde yine Bergama’da, Milet’de, Erythrai ve Foça’da da bu  tanrıçaya adanmış tapınaklar inşa edilmişti.

Mimari : Çevrede bulunan taş ocaklarından getirtilen kırmızımtırak renkli Andezit taşından inşa edilen tapınak, önceleri stylobat (tapınaklarda sütunların üzerine konulduğu platform)  düzeyine kadar ayakta iken iyi bir çalışma ile, sütunların bir kısmı da dikilmiş ve pitoresk özellik kazandırılmıştır. Stylobat 14,03 X 30,31 metre ölçülerinde olup, iki basamaklı bir krepice (krepidoma olarak da adlandırılır, Hellen tapınak platformunun dış kenar basamağıdır) oturmaktadır. Krepidoma, doğuda bir podyum biçimini alır. Basamaklar 28 cm yüksekliğindedir ve rıht yüzeyine, kabartma olarak polygonal desen yapılmıştır.

Dor nizamında ve Peripteros (bir sıra sütunla   çevrili tapınak) planlı tapınak, kısa kenarında 6, uzun kenarında ise 13 adet dor düzenli sütun ile çevrelenmiştir. Sütunların oluşturduğu stylobat (Tapınakta sütunların durduğu platform) yüzeyi 30×14 metre ölçülerinde ve 1/2.15 oranındadır. İç yapı 22×8 boyutunda ve 1/2.8 oranındadır. İç yapı pronaos (ön oda), ve naos denen kutsal odadan oluşur. Ön odanın iç genişliği 6.65 metre, derinliği 3.30 metre dir. Girişte duvar uçları (anta) arasında iki sütun vardır. Bu sütunlar 91 cm çapında ve 18 oluklu dor sütunlarıdır. Naos’a giriş 1.65 metre genişliğindeki, çift kanatlı olduğu düşünülen bir kapıdandır. Duvar taşları sökülerek başka yapılarda kullanılmış olduğu için bugün 66 cm kalınlığındaki Naos duvarının sadece yerdeki izi kalmıştır.  Toplam 34 sütunun 32’sinin başlığı bugün sağlam olarak bulunabilmiştir. 4.30 metre yüksekliğindeki başlıksız sütunlar, başlıkla birlikte 4.78 metreye ulaşmaktadır. Sütun yüksekliği stylobat genişliğinin 1/3’üdür.

Sütunlar 60 cm’den 1.40 cm’e kadar değişen yükseklikteki parçalardan oluşmaktadır. En alt çap 91 cm, en üst çap ise başlık altında 64 cm’dir. Entasis belirgindir. Sütunlar 16 olukludur, oluklar arası keskin sırt (arris) stylobat kenarına dik gelmektedir. Sütunlar arası, dar yüzeylerde merkezden merkeze 2.61 metre, yanlarda 2.45 metredir. Sütun sırası ile naos duvarı arası pteroma geniş bırakılmıştır (3.03 metredir). Naos’ta bulunan Helenistik Dönem çakıl mozaik döşeme ve tapınağın sunağı kazılarda ortaya çıkarılmış fakat daha sonra kaybolmuştur. . Tapınağın içi Opisthodomossuz (Helen tapınağının arka odası) tek mekâna sahiptir.

Tanrıça Athena : Yunanistan’ın en eski tanrıçalarındandır ama Halikarnas Balıkçısı, Athenaisminin Grekçe olmadığını söyler. Athena, Zeus’un alnından çıkmıştır, yani onu doğuran bir kadın yoktur. Zeus ile Metis’in kızı olarak bilinir. Zeus, zeka tanrıçası Metis’le birlikte olur. Daha sonra bir rüya görür ve Metis’den doğacak bir erkek çocuğun kendisinden daha kudretli olacağını öğrenir. Bunun üzerine Metis’i yutar. Şiddetli bir baş ağrısına yakalanır. Olimpos’lu tanrılar toplanırlar ve haberci tanrı Hermes, demirci tanrı Hephasistos’u çağırıp, Zeus’un alnını tek bir balta darbesi ile yarmasına  razı eder. Yarılan alından baştan aşağı silahlı bir şekilde Tanrıça Athena fırlar. Athena, genellikle hep silahlı olarak tasvir edilmiştir. Aigis ismi verilen kalkanını taşır. Bu korkunç kalkan Zeus’a aittir, tam ortasında da bakışlarıyla görenleri taşa çeviren bir Medusa başı vardır. Tanrıça, insan zekasını temsil eder,  çünkü o, tanrılar tanrısı Zeus’un alnından  çıkmıştır. Bakiredir. Kadın işlerinin ve sanatın koruyucusudur. Hiç bir zaman çıplak olarak tasvir edilmemiştir. Atina şehrinin koruyucu  tanrıçasıdır, şehir adını ondan almış ve Atina olarak söylenmiştir. Atina’da bulunan ve Parthenion olarak söylenen tapınak da adını yine bu tanrıçadan almıştır. Parthenos, bakire anlamına gelmektedir.

Athena, kesinlikle bir savaş tanrıçası değildir. Troya savaşının kahramanları olan Odysseus, Akhileus , Perseus, Theseus, Menelaos ve antik kahraman Heakles’i korumuştur ama bunların yanı sıra, kentlerin ve ezilen insanların da yanında yer almıştır. Pallas Athena ismini almasının hikayesi şöyledir; Athena’yı Irmak Tanrısı Triton büyütür ve eğitir. Tanrının kızı Pallas ile Athena birlikte oynayarak büyürler. Bir oyun sırasında, Pallas elindeki mızrakla tam Athena’ya vurmak üzereyken, Zeus araya girer ve bu arada Pallas öldürücü bir darbeyle hayattan kopar. Bu acı kaza, Athena’yı derinden yaralar. Uzun süre gözyaşı döker ve sonunda onun adını almaya karar verir. Heykelinin yapılmasını da ister. Heykelin eline korkutucu kalkanını verip, onurlandırılması için Zeus’un yanına koyar. Heykel Palladion olarak adlandırılıyordu. Troya’nın kuruluşunda ve yıkılışında bu heykelin önemli bir rolü bulunuyordu.

Athena, Attika’nın koruyucu tanrıçasıdır. Attike’nin yönetimi konusunda Poseidon ile Athena yarışırlar. Poseidon üç dişli yabasını Akropole fırlatır ve burada bir deniz pınarı   yaratır. Athena, pınarın yanına zeytin ağacını koyar ve yeşertir, böylelikle  de kentin koruyucu tanrıçası seçilip, yarışı o kazanır. Atina kentine de adını verir.

Tanrıça müziğin de koruyucusuydu ve Gaydaya benzeyen ve aulos denilen bir çalgı çalıyordu. Dokumacılığın ve bütün dokumacıların hamisiydi. Giysilerini  kendisi dokuyor, işlemelerini de kendisi yapıyordu. (Assos başlıklı yazıda, Athena’nın dokumacılıkla ilgili bir bölümü ayrıntılı olarak yazılmıştır)

Simgeleri, koç, keçi tekkesi, kumru, balık, servi, nar ve baykuştur. Özellikle Homeros onu “Işıldayan gözlü tanrıça” olarak söylemiştir. Bu, karanlıkta görmesinden dolayı önce baykuş bakışlı olarak kabul görmüş, daha sonra deniz rengi gözleri için kullanılmıştır.