Angkor Wat, 12 yüzyıl'ın başlarında Kral II. Suryavarman icin tapınak ve başkent olarak inşa edilmiştir. Buradaki en büyük ve en iyi korunmuş tapınak, kuruluşundan beri önce Hindu, sonra Budist olarak hizmet vermek üzere daima önemli bir dini merkez olarak kalmıştır. Tapınak, klasik Khmer mimarisinin en somut örneğidir ve Kamboçya'nın sembolü olmakla birlikte, (herhangi bir ülke bayrağı üzerinde bulunan tek yapıdır) ülkenin en önde gelen turistik cazibe merkezidir. Angkor Wat, Khmer mimarisinin iki temel özelligini barındırır: tapınak dağı ve asma koridorlu tapınaklar. Yapısı, Hindu mitolojisindeki tanrıların evi olan Meru Dağı'nı çağrıştırmak üzere planlanmıştır. Bir hendeğin etrafındaki 3.6 kilometrelik bir dış duvarın içinde, her biri diğerinin üzerinde inşa edilmiş üç dikdörtgen galeri bulunur. Tapınağın tam merkezinde her biri dikdörtgenin birer köşesine, bir adedi de tam ortaya gelecek şekilde yerleştirilen beş kule vardır. Diğer birçok Angkor tapınağının aksine, Angkor Wat batıya bakar ki bunun önemi de uzmanlar arasında tartışma ve bölünme konusu teşkil etmektedir. Yapı, mimarisinin ihtişamı ve uyumu haricinde aynı zamanda, geniş duvar heykelleri ve duvarlarını süsleyen birçok Hindu koruyucu meleği ile de hayranlık uyandırır. Guiness Rekorlar Kitabı'na göre, Angkor Wat dünyadaki en büyük dini yapıdır.

Angkor Wat klasik Khmer mimarisinin en üst örneği ve Angkor Wat Stili'ne adını veren tarzdır. 12 yüzyılda Khmerli mimarlar, ana yapı malzemesi olarak tuğla ya da laterit yerine kumtaşı kullanımında eskisinden daha tecrübeli hale gelmişlerdir. Angkor Wat Stili, çoğunlukla nitelik yerine nicelik kurbanı olan Bayon dönemini takiben gelmiştir. Bu tarzdaki diğer tapınaklar Angkor'daki Preah Pithu, Angkor dışındaki Beng Mealea ve Phimai'daki Phanom Rung'dur. Antik Yunan ve Roma mimiarisi ile kıyaslanan Angkor Wat, en fazla övgüyü dizaynındaki uyum için alır. Tarzının mimari açıdan karakteristik özellikleri: kemerler, lotus çiçeği goncası şekilli kuleler, geçiş yollarını geniş tutmak icin inşa edilmiş yarı asma katlar, eksenel galeriler, bağlantılı çıkıntılar, haç seklindeki teraslardır. Görülen alanların büyük kısmı kumtaşı bloklarından, dış duvarlar ve gizli mimari kısımlar ise lateritten oluşur. Blokları yapıştırmak için kullanılan materyal henüz tanımlanamamakla birlikte, doğal reçineler ya da sulandırılmış kireç olabileceği önerilmiştir.

Dizaynın diğer parçaları zaman etkileri ve yağmalanma suretiyle yıkılmıştır; yağmalananların arasında kulelerin üstündeki altın alçı ya da bazı duvar heykelleri ya da ahşap figürlerin üstündeki varaklar ve duvar ve tavan panelleri ile kapılar da vardir. Tipik dekoratif unsurlar; koruyucu melekler, duvar heykelleri, yükseltiler üzerinde uzanan taçsı çelenkler ve hikaye mizansenleridir. Heykelcilik muhafazakardır ve daha önce yapılan diğerleri ile kiyaslandiginda daha statik bir yapı ve daha az zarafet icerir. Tapınağın ilk dizayn ve inşası 12. yy'ın ilk yarısında Kral II. Suryavaman hükümdarlığı sırasında (1113-1150), Vishu'ya adanmak suretiyle başlamıştır. Kralın tapınağı ve devletinin başkenti olarak inşa edilmiş, yapının dizaynı ya da inşası üzerine yazılmış herhangi bir belgeye ise rastlanmamıştır. Yapının orijinal ismi ise bilinmemektedir.

Tapınak günümüz şehri Siem Reap'in 5.5 kilometre kuzeyinde, kısa bir mesafe güneyinde ve eski başkent Baphuon'un doğusunda bulunur. İnşaatı Kral'ın ölümüyle durmuş ve bazı duvar heykelleri yarım kalmıştır. Angkor 1177'de Khmerlerin geleneksel düşmanları Chamlar tarafından talan edilmiş ve birkaç kilometre kuzeyde yeni bir başkent inşa eden yeni Kral VII. Jayavarman tarafından yeniden inşa edilmiştir.

14 ya da 15. yüzyılda, tapınak Theravada Budist kullanımı için değiştirilmis ve günümüze kadar da bu sekilde kalmıştır. 16. yüzyıldan sonra ihmal edilmiş olmasına rağmen, Angkor Wat diğer Angkor tapınakları arasında değişik bir yere sahiptir ve hiçbir zaman tamamen terk edilmemiştir. Hendeği sayesinde orman tarafından gelebilecek tehlikelere karsi korunmuştur. Bu sıralarda tapınak Prah Pisnulok olarak bilinmekte, modern ismi ise 16 yüzyıldan beridir Shir Tapınağı anlamında kullanılmaktadır. Tapınağa ilk gelen batılılardan biri, 1586'da gelmis Portekizli keşiş Antonio da Magdalena'dır ve kendisi yapıyı bir kalemin yazabilecekleri ile tasvir etmenin imkansız olduğunu ve yapının dünyadaki diğer hiçbir şeye benzemediğini söylemiştir. Ancak yapının Batı'da populer hale gelmesi Fransız gezgin Henri Mouhot'nun seyahat notlarını yayınlamasını takiben, 19. yüzyılın ortasını bulmuştur. 20. yüzyılda Angkor Wat'in ciddi bir restorasyona ihtiyaç duymuş ve asırlardır toplanmış toprak ve vahşi otların temizlenmesi gerekmiştir.

Bu konuda yapılan çalışma 1970 ve 80'lerdeki Kızıl Khmerler yönetiminde durmuş, ancak yapı yağmalanma ve hırsızlık açısından nispeten daha az zarar görmüştür. 1990'lardan başlamak suretiyle, Ankgor Wat, koruma çalışmalarına yeniden hız verilmiş, turizmin artmasıyla daha da önem kazanmıştır. Yapı 1992'de kurulmuş Angkor Dünya Mirası yapıları arasına girmiş, Kamboçya hükümeti tarafından da desteklenmiştir. Alman Apsara Koruma Projesi (GACP) koruyucu melek heykelleri ve duvar heykellerini koruma altına almıştır. Organizasyonun araştırması sonucunda koruyucu melek heykellerinin %20'si doğal aşınmadan dolayı çok kötü durumda olduğu ve daha önceki restorasyon çalışmalarının da taşlara zarar vermiş olduğu belirtilmiştir. Diğer çalışmalar, yıkılmış bölümlerin onarımı ve gelecek yıkılmaların önlenmesi olarak devam etmekte, batı çatısının üst kısmı 2002'de desteklenmiş, kuzey kütüphanesinin restorasyonu ise bir Japon ekibi tarafından tamamlanmıştır.

KAMBOÇYA'YA GİDENLER

Önceki durağımız Malezya olduğu için Siem Reap'e Kuala Lumpur'dan iki saatlik uçuşla ulaştık. Çok duraklı asya seyahatlerinde her gün uçuş olması ve bir saat sürmesi bakımından Bangkok'tan gitmek daha rahat ve kolay olabilir.

Şu an dünyada en yoğun turist güzergahlarından biri olması itibari ile otel rezervasyonunu önceden yaptırmakta fayda var. Butik otelleri sevenler için Hotel de La Paix, geç kalıp La Paix'de kalamayanlar veya lüksten ziyade bütçelerini düşünen yine de iyi servis almak isteyenler için Preah Khan Hotel de iyi bir alternatif.

Şehirin kendisi akşam yemeklerinde görülecek kadar küçük ancak tapınaklara 2-3 gün ayırmakta fayda var. Sabah uçağı ile gelme şansı olanlar için ilk gün Angkor Wat ve Phnom Bakeng tapınağında gün batımı, ertesi gün ise Angkor Wat gün doğumu ile başlamak ve tüm kompleksi gezmek mümkün. Tapınakların her biri birbirinden 3-5 km uzaklıkta, dolayısı ile otel vasıtası ile günlük tuk tuk (motorlu açık çek çek) veya araba kiralamak şart. Tuktuk için USD12-15, araba için ise USD25 günlük tutarlar. Tuktuk ile ambiansı ve günlük hayatı daha iyi yaşayabiliyorsunuz ancak tozdan rüzgardan hoşlanmayanlar için uygun değil. USD her yerde geçiyor, lokal para bozdurmaya pek gerek yok. Güneş için krem ve hatta şemsiye en önemli aksesuarlar ayrıca yürüyüş ve tırmanmaya hazırlıklı olmak gerek. Vakit kısa ise Angkor Wat, Bayon ve Ta Prohm tapınaklarına öncelik tanımakta fayda var. Iki buçuk günlük bir seyahatte Roluos Grubu son gün sabahtan görülebilir.

Otelden şehire gitmek genelde kişibaşı 1 USD. Pub Street'de Hint, Thai ve Khmer yemekleri yapan restoranlar ve ayrıca barlar mevcut. İkinci gece değişik ve modern bir atmosferde güzel bir yemek için Viroth's restorana da gidilebilir.

Bir kaç ülkeden oluşan uzakdoğu seyahatimizin son durağı olan Siem Reap gerçekten gezimizin en etkileyici bölümü idi. Kültürel ve tarihi birikim, iyi ve güler yüzlü insanlar, enteresan yemekler ile şu an dünyada en çok ilgi çeken yerlerden biri olan Angkor Wat ve kompleksi amatör güzelliğini kaybetmeden biran önce gezilmeli.