Bazı kadınlar vardır ki sevdiklerine ilham olur, onların kalemiyle kendisine şiir yazdırtırlar. Öyle şairler vardır ki aşklarını şiirlerle sonsuzlaştırırlar. Eminim ki her kadın kendisine şiir yazılmasından çok hoşlanır, hele ki büyük şairler tarafından. Her kadına nasip olmayan birbirinden ölümsüz şiirler, ünlü şairler tarafından sevdiği kadınlara yazılmıştır. Bugün de sizler için şairlerin ilham perisi olan kadınlara yazılan şiirleri sunacağız. Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Atilla İlhan ve Ahmet Arif olmak üzere edebiyatımıza damga vurmuş 12 ünlü şair ve onlara ilham veren 12 kadını derledik.
Şiirler duygularla yoğrularak can bulur. Sevgi, aşk, vefa, acı gibi hislerinin yoğunluğu ya da yokluğu şairlerin şiirlerine rehber olmuştur. İşte, 12 şaire şiir yazdıran 10 özel kadın...
Nazım Hikmet – Şukûfe Nihal Başar
Şukûfe Nihal, Türkiye’nin hızlı bir şekilde değiştiği yıllarda şiir, öykü, roman yazmış edebiyatçılarımızdan biridir. Aynı zamanda kadın özgürlüklerinin ilk savunucularından biri olan Şukûfe Nihal, Erenköy’ün nadide bahçelerinde, köşklerde edebiyatçılarla toplanıp sohbet ederdi. İşte, böyle bir günde Nazım Hikmet küçük bir kağıda “ Ben sizin için çıldırıyorum, siz bana aldırış bile etmiyorsunuz” yazarak Şûkufe Nihal’e verdi. Nazım Hikmet’in yazdığı Bir Ayrılış Hikâyesi’nin Şukûfe Nihal’e yazıldığı söylenilmiştir. İlk kadın edebiyatçılarımızdan biri olan Şûkufe Nihal’e sadece Nazım Hikmet değil, Faruk Nafiz Çamlıbel de aşk şiirleri yazmıştır.
Turgut Uyar - Tomris Uyar
Tomris Uyar, Turgut Uyar ile Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereyken tanıştı. Turgut Uyar da eşinden ayrıldı ve evlendiler. Tomris Uyar, Turgur Uyar ile ilişkilerini şu şekilde özetler; “Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan öte bir şeydim. Bir parçası gibiydim ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için sıkılıyordum tabii’ der. Turgut Uyar aralarındaki ilişkiyi şu şekilde tanımlar; "Tomris, beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz kaygılarla yıpranacak, ben de hiçbir rekabetimin olmadığı alanda boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım"
Cemal Süreya – Tomris Uyar
Cemal Süreya, deneme ve öykü yazarı Tomris Uyar’a, şair Ülkü Tamer’le evliyken aşık oldu. İkisi de evliydi, boşandılar. Üç yıl birliktelik yaşadılar. Tomris Uyar, Cemal Süreya ile olan hikâyesini böyle dile getirdi; “ Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı.” “Senden ayrıldığım anda senin hakkında, hikayen hakkında, sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak” dedi ve hikâyenin aslını hiç yazmadı.
Edip Cansever – Tomris Uyar
Tomris Uyar, Edip Cansever ile arasındaki durumu şöyle anlatır: “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek bir gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.” Edip Cansever ise Tomris Uyar için “Tomris rakıyı severdi, bense onu” der. İşte, aşktan dostluğa giden bir patikanın iki seven insanı. Evet, sevmek dostluktan daha ötesi olamazdı.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu – Mari Gerekmezyan
Mari Gerekmezyan, Bedri Rahmi’nin asistanlığını yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ne misafir öğrenci olarak gelmiştir. Bedri Rahmi’nin büstünü yapmıştır. Bedri Rahmi de ona yazılmış şiirlerle cevap verdi. 1946 yılında menenjite yakalandı. 2. Dünya Savaşı’nın yeni bittiği, ekonominin adeta duraksadığı bir dönemde ilaçlar çok pahalıydı. Bedri Rahmi birçok tablosunu sattıysa da sevdiği Mari’sini kurtaramadı. O dönem içkiye başladı. 1949’da Büyük Kulüp’te Mari’ye yazdığı şiiri okurken ağlamaya başladı. Mari’nin ölümüne dayanamadı ve eşini terk ederek Fransa’da yaşamaya başladı. Sonraki yıllar çocuğunun ve eşinin yanına döndü ama bunu hiç unutamadı.
Atilla İlhan – Maria Missakian
Atilla İlhan, 1948 yılında üniversite 2. sınıftayken Paris’e gider. Paris’teki sanat ve şiirden çok derinden etkilenir. Paris’te Ermeni asıllı Fransız olan Maria Missakian ile tanışır. Birlikte uzun vakit geçirirler ve ikisinin de ortak bildiği Türkiye’den konuşurlar; Türkiye topraklarında bir zamanlar ataları yaşamıştır. Atilla İlhan, Türkiye’ye dönmeye karar verir ancak Missakian’ı getirmek istese de pasaportu olmadığı için getirtemez. Sürekli mektuplaşırlar, onu getirmek için elinden geleni yapar ama başaramaz. Mektuplar zamanla seyrekleşir. Aşkları bir od olur, belli etmese de içi yakıp kavurur, şiirlere dönüşür. Zamanla mektuplar seyrekleşir. Daha sonra Maria’nın bir müzisyen ile evlenip çocukları olduğu öğrenilir. Mutlu bir evliliği olmadığı, belki de unutamadığından dolayı alkolik olduğu öğrenilir. Yağmur Kaçağı şiiri içindeki Maria Missakian sayfasını imzalayıp yollar. Bu son görüşmeleri olur.
Orhan Veli Kanık – Nahit Fıratlı
Herkes ona aşıktı, Rönesans gibi kadındı sözleriyle aşkını dile getirir. “Bir de sevgilim vardır muteber ismini söyleyemem ismini edebiyat tarihçileri bulsun” O zamanlar adını bile sakındığı sevgilisi Nahit Hanım’dı. O’na yazdığı mektupları “ Yalnız Seni Arıyorum" adıyla kitap haline getirdi. Orhan Veli’nin ebedi ve edebi tek aşkıdır. Nahit Hanım'ı seven bir tek Orhan Veli değildir.
Yahya Kemal Beyatlı – Celile Hanım
Nazım Hikmet’in annesine aşık olur. Nazım’ın şiir yeteneğini fark eden annesi okuldaki hocası Yahya Kemal’den özel ders vermesini ister. Ders vermek için gelen Celile Hanım arasında kısa sürede bir aşk filizlenir. Yahya Kemal oldukça kıskanç bir aşıktır. Celile Hanım’a güvenemez. Yakup Kadri’ye bu kadar dilden dile konuşan kadın ile nasıl evlenirim. Evlilik hazırlıklarına başlarken bir mektupla Yahya Kemal, evlenemeyeceğini söyleyerek aşklarına son noktayı koyar. Yıllar sonra... Celile Hanım oğlu Nazım Hikmet hapiste iken Galata Köprüsü’nde açlık grevine başlar. Yahya Kemal, artık gözleri görmeyen, eski sevgilisini görmezden gelerek Sessiz Gemi şiirini Celile Hanım’a yazdığı söylenir. Bizler sizler için Celile Hanım’a aşkını anlatan Telakki şiirine yer verdik.
Cahit Sıtkı Tarancı- Mihrimah Hanım
Abbas şiirindeki Beşiktaş’tan alınacak sevgili, yayıncı, yazar arkadaşı olan Vedat Günyol’un kız kardeşi Mihrimah Hanım’dır. Vedat Günyol da Cahit Sıtkı gibi Diyarbakırlı’dır. Memleketten süre gelen arkadaşlıkları vardır. Böyle bir aşkı ömür boyu içinde saklar, söylemez. Ta ki yıllar sonra Vedat Günyol’a itiraf edene kadar. Vedat Günyol, “Keşke söyleseydin Cahit, mutlaka seninle evlenmesini isterdim “ der. Artık iş işten geçmiştir, Mihrimah Hanım doktor Cemil Cemiloğlu ile evlenmiştir. Cahit Sıtkı’nın bu şiiri de Mihrimah Hanım’a en yoğun duygularıyla yazılmıştır.
Ahmet Arif- Leyla Erbil - Hasretinden Prangalar Eskittim
Dostluk çizgisini geçmeye çalışan sonsuz bir aşk. Ahmet Arif, Diyarbakır’a sürgüne gitmeden önce bir dost toplantısında tanıdı Leyla Erbil’i. 27 yaşında Ahmet Arif 23 yaşındaki Leyla Erbil’e 60’ın üzerinde mektup yazmıştır. Ahmet Arif bir mektubunda “ Leyla zalım Leyla” diye başlar. Aşkından deli divane olan Arif, her ne kadar aşkına karşılık bulmak için yazsa da, Leyla, dost çizgisini çizmiş ve her geçen gün bu dostluk çizgisini derinleştirmiştir. Diğer taraftan “Sen ister dostum ol ister sevgilim. Yeter ki hayatımda ol. Sen bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Sana ihtiyacım yok." der. Ay Karanlık ve en sevilen aşk şiiri olan Hasretinden Prangalar şiirini bilakis Leyla Erbil’e yazmıştır.
Özdemir Asaf – Mevhibe Bayat
Bir karşılıksız aşkın şiiri... Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken güzelliğiyle çevresindekileri etkilyen Mevhibe Hanım, o dönemlerin ünlü sinema yıldızlarından Rita Haywaorth’a benzerliğinden ötürü onun filmine atfen Gilda diye çağırılmıştır. Uzaktan akrabası olan Oktay Akbal’in kendisine hayranlığı, onun şairler toplantılarına katılarak tanınmasını sağlamıştır. Özdemir Asaf aşık olmuştur. Mevhibe Hanım'a olan aşkından hiçbir zaman karşılık bulamayacaktır. Özdemir Asaf’ın şiirinde geçen Lavinia kelimesinin hangi manada kullanıldığı bilinmemektedir. Lavinia, bir çiçek cinsi / ölüm çiçeği anlamına gelirken aynı zamanda Shakespeare’nin Titus Andronicus adlı eserinde Roma İmparatoru Başkomutanı Titus’un güzeller güzeli kızıdır.
Sezai Karakoç – Muazzez Akaya
Karşılıksız bir lise aşkının şiiri olan Mona Rosa, Muazzez Akkaya’ya yazılmıştır. Sezai Karakoç Mülkiye’de öğrenciyken aynı okulda okuyan Muazzez Akkaya’ya duyduğu aşka bu muazzam 14 kıta ile hayat verir. Şiirin öyküsü yaklaşık 50 yıl sonra netleşir. Şiirin kıta başlarındaki harflerini birleştirirseniz Muazzez Akkayam okunur. Şiirin dizlerinde ise karşılıksız aşkı, hasreti, sitemi hissedeceksiniz.